31 Mayıs 2013 Cuma

YARIN,YARINDIR....


Hepimizde yarın ne olacağım endişesi az-çok vardır.Özellikle 40 yaşlarından sonra bu endişe
fazlalaşmaya başlar.Gençlikte,nerede sabah,orada akşamken,aşk ve iş hayatına insan kendini
yoğunlaştırmışken,gelecek planları insana aya yerleşmekle aynı uzaklıkta gelir.O yıllar hiç
bitmeyecek gibidir ama aniden sorumlulukların arttığı,gelecek endişesinin başladığı zamanlar
kapıyı çalar.Ve fonda her zaman ''ağustos böceği ve karınca''hikayesi vardır.Yaş aldıkça gelecekle ilgili endişeler arttıkça artar,kuruntular bir kurt gibi sizi yemeye başlar.

Bu olumsuz düşüncelerin bize artısı olmayacağı kesindir.Yarın,yarındır ve gelecektir.Yarını
düşünerek yaşamanın ve gereğinden fazla endişelenmenin bize sadece zararı olacak,belki de
sağlığımızı bile bozacaktır.

Ağustos böceği olmayalım tabii de,hayatımıza endişeler el koymasın.Biz geleceğimizi planlasakta,
olacakları asla bilemeyiz;o halde tek bir cümleyle durumu özetliyelim:
Koyverin gitsin,fazla düşünmeyin yaşamaya bakın.




                                                    Sevgiyle kalın...

29 Mayıs 2013 Çarşamba

ENGELLİLERİMİZ....... VE BİZ...




Hiç engelsiz engelli oldunuz mu?Yani belli zaman için mesela bacaklarınızı kullanamadığınız bir durumunuz oldu mu?Tekerlekli sandalyeye bağımlı kaldığınız,kendi işlerinizi yapamadığınız bir duruma hiç düştünüz mü?
Böyle bir durumu kısa bir süre yaşamak bile insanda travmalar yaratırken hayatı bu sandalyeye bağlı insanları siz düşünün.Hiç onları izlediniz mi? Onların hayatı kabullenişleri,duruşları insana şapka çıkarttırıyor.Geçenlerde televizyonda engelliler basket maçını seyrederken,o gencecik insanların topun arkasında kazanmak için tekerlekleri sürüşleri aslında hayata 
bakışları açısından çok şey söylüyordu.Onlar mücadelelerini yapıyorlar,istedikleri hayata katılabilmek.Kendinizi oyunun dışına atılmış hissetmek, nasıl bir his hiç düşündünüz mü?
Yaşama katılım çok mühim ama bu katılımın sağlanabildiği söylenemez.Örneğin kaldırımlarımız tekerlekli sandalye geçişleri için uygun değil,arabayı sürmek bile sorun,kaldırımdan indirip,
bindirmek ayrı problem,restaurant ve kafelerde  tuvaletler ya aşağıda ya da yukarı katta.
Çoğu yerin girişi sandalye girişine uygun değil.Bütün bunları çoktan aşmamız 
gerekirken en iyi semtlerde bile bu konu da sınıfta kalmışız.Bağdat caddesi bizzat tarafımdan
test edildi Beyoğlu'nda engelliler oturabilecek kafe,alışveriş edebilecekleri dükkan bulamamışlar. Vah,vah deyip sadece üzülmek yerine biz sağlıklı insanlara bu konuda çok şey düştüğünü ama maalesef hiç bir şey yapılmadığını düşünüyorum.








                                                                         Sevgiyle kalın...

27 Mayıs 2013 Pazartesi

GÜNLERDEN PAZARTESİ 37 BALIKLAR



Pazartesi gününü selamlıyor ve hepinize iyi haftalar diliyorum.Gününüz ve tabii haftanızın güzel
geçmesi için gülümsemeye başlayın..


**Avlanmanın yasak olduğu ve avlananlara ciddi cezalar verildiği mevsimde,adamın biri balık avlamaya çıkmış.
Kovayı yere koymuş.Oltayı suya sallamış,çıkarmış.İşi rast gelmiş ve bir sürü balık yakalamış.
Balıkçının keyfi yerindeymiş.Tam o sırada jandarmalar çıka gelmişler.Adamın oltasına el koymuşlar.
Adama demişler ki:''Balık avlamanın yasak olduğunu bilmiyor musun?Niye avlanıyorsun?''
Adam,gayet sakin bir şekilde:
''Ben avlanmıyorun.Bu balıkları evde besliyorum.Hava almaları için buraya getirdim.Ben bunu her gün yapıyorum.Suya atıyorum bunları,bir müddet yüzüyorlar;sonra ıslık çalıyorum,geri
geliyorlar.''demiş.
Jandarmalar adamın dediğine inanmamışlar:
''Palavra atıyorsun.''demişler.
Adam: ''İnanmıyorsanız,.göstereyim.''demiş.
Jandarmalar adamın teklifini kabul etmişler:
''Tamam,görelim bakalım.''demişler.
Adam,balıkları birer,birer suya atmış.Bir süre sonra jandarmalar adama seslenmişler:
-Artık geri çağırabilirsin.
-Neyi geri çağıracağım?
-Balıkları.
-Hangi balıkları?




                                                                       Sevgiyle kalın............


















kaynak:En güzel çocuk fıkraları

24 Mayıs 2013 Cuma

DEMETER TOPRAĞIN BEREKETİ....



Yunan mitolojisinde Persephone,toprak ve bereket tanrıçası Demeter'in kızıdır.Yeraltı yöneticisi Hades, Persephone'ye aşık olur.Ama Demeter kızından ayrılmak istemez çünkü Persephone kendisine tahılların büyümesi,ekinlerin olgunlaşması için yardım etmektedir.
Bunu bilen Hades bir gün Persephone'yi kaçırıp yeraltına götürür.Demeter kızını aramaktan perişan düşer,hiç bir şeyle ilgilenmez.Ekinler kurur,açlık başlar ve dünyanın dengesi bozulur.
Demeter'in mevsimlerin döngüsünden de sorumlu olduğunu bilen Zeus araya girerek Hades'i
uzlaşmaya ikna eder.Anlaşmaya göre Persephone ilkbahar ve yaz aylarını Demeter'le dünyada,
sonbahar ve kış aylarını da Hades'le yeraltında geçirecektir.
İşte,ondan beri Persephone'nin annesini ziyarete geldiği zamanlar toprak ekilir,biçilir,verim alınır,bu zamanlar toprağın en bereketli zamanıdır ama yeraltına indiği sonbahar,kış aylarında ise tekrar verim düşer ve toprak adeta bahara kadar uykuya yatar.






                                                                                     Sevgiyle kalın....






kaynak:Efsaneler&Mitler
             Binlerce yıllık görsel bir yolculuk

22 Mayıs 2013 Çarşamba

KÜTÜPHANEMDEN: EFSANELER&MİTLER


 Bu gün sizlere özel bir kitap önereceğim.Bu kitap sizi
farklı dünyalara götürecek.Kah eski Yunan ya da Roma'da,kah daha da eski zamanlarda olacak bazen de kuzey Avrupa efsanelerinin tadını çıkaracaksınız.
Mitleri okumayı,efsanelerin içinde yolculuk yapmayı severim,hem onlardan öğrenecek çok şey vardır,hem de
bizi geçmişin uzun yolculuklarına çıkarırlar.


Bu kitap,görsel açıdan çok zengin,aynı zaman da şimdiye 
kadar duymadığımız efsaneleri de detaylı olarak anlatmakta.Bu konulara ilgi duyuyorsanız veya farklı okumalar yapmak istiyorsanız,bu kitabı kesinlikle beğeneceğinize eminim.


Eğer geçmişin izlerini sürmeyi seviyorsanız kütüphaneniz
için gerekli bir eser.




Sevgiyle kalın....





20 Mayıs 2013 Pazartesi

GÜNLERDEN PAZARTESİ 36 GÜLÜMSEYİN!..



Sizlere, sağlıklı,mutlu ve stressiz bir hafta diliyorum.Mayıs ayının bu en güzel günlerinin keyfini
sürün,kendinize zaman ayırıp doğa yürüyüşleri yapın,deniz kıyılarında gezintiye çıkın,
arkadaşlarla keyifli gezmeler yaparak yaşamın yükünü azaltın ve bahar aylarının insana verdiği o
güzel coşkuyu en üst seviyelere taşıyın,yaşamın keyfini çıkarın.

İşte bu pazartesinin fıkraları:

***Ölmek üzere olan bir adam,hem arkadaşı,hem de ortağı olan kişiyi başucuna çağırmıştı:
-Dinle beni,birazdan öleceğim.Senden af dilemek istiyorum.On sene önce kasadan eksilen beş bin lirayı hatırlıyorsun tabii.O parayı ben almıştım!..
-Biliyorum!..
Mağazamızda ki yangını da hatırlıyorsundur.Sigorta şirketinin ödediği zarar sana söylediğimden
çok fazlaydı.Arada ki farkı kendime alıkoymuştum.
-Biliyorum!..
-Ne iyisin dostum.Bir şey daha var.Çoktandır karınla sevişiyorum.
--Biliyorum.
-Sen meğer hakiki bir dostmuşsun.Bana kızmadın ya..Nasılsa ölüyorum,bana hakikatı söyleyebilirsin.
-Boş yere üzülme.Sana neden kızayım?Bütün bunlar yüzünden seni zehirleyen ben değilmiyim?...



***Yaşlı bir adam arkadaşı ile dertleşiyordu.
-Yaşım yetmişi geçti.Yarım milyon lira da param var.Gel gelelim,on dokuz yaşında bir kıza aşık 
olmayayım mı?Ne dersin,elli yaşında olduğumu söylersem onunla evlenebilmek şansım daha mı
fazla olur?..
Arkadaşı güldü:
-Bana kalırsa,kıza seksen yaşında olduğunu söylersen daha iyi edersin.







                                                              Sevgiyle kalın...















kaynak:Dünya Mizahından Fıkralar                                                       


17 Mayıs 2013 Cuma

YAZ AŞKINA!!...






 Sıcak yaz günlerine az kaldı.Tatil planları bazılarımızca çoktan yapıldı bile.Bu yıl trend olan tatil
yöreleri ile ilgili bilgiler alınıp,esasında böyle yerler sevilmediği halde tesadüfen yer bulunmuş gibi yapmalar mı istersiniz ya da güya beş yıldızlı otelden nefret ettiği halde orada mecburen yer
ayırtan mı istersiniz,artık beğen,beğen al durumu.Arkadaşlardan geri kalmamak uğruna bütçelerde açılan deliklerin kapatılması uzun bir süreyi alsa da,alan memnun,veren memnun hesabı.Tabii bir de tatile giderken yapılan ekstra masraflar var.Sahil kıyafetleri,gece parti giysileri,renk renk bikiniler(günde en az 4 kere değiştirmek gerekebilir)gibi;bir de bunların herkesin üstünde olmaması gerekir ki bu daha da pahalı alışveriş demektir.Bu arada kışın alınan
kiloların acilen verilme durumu vardır ki,en zoru budur işte.Kısa zamanda kilo vermek uğruna aç
yaşamak bir tarz oluşturur hayatımızda.Bütçede delikler açılsa da,aç kalınsa da güneşin verdiği enerji ile pozitif düşüncelerin tavan yaptığı,yaz aşklarının dolu dolu yaşandığı bu güzelim mevsime sizlerin de adına hoş geldin sefalar getirdin diyorum ve acilen tatil planlarımı yapıyor,
geç te olsa diyete başlıyorum.Yaz aşkına!...






                                                         Sevgiyle kalın....














15 Mayıs 2013 Çarşamba

İSTANBUL'U YAŞAMAK....

 Mayıs,gezmek için en ideal aylardan biri.Yazın sıcaklarında erimeden ya da kışın soğunda buz kesmeden gezmek ve yeni yerler keşfetmek için bence en güzel zaman dilimi.Yaz sıcaklarına az kaldı,onun için şu güzelim bahar
günlerini doyasıya yaşayın.Küçük kaçamaklar yaparak şehirin tadını
çıkarın.


**Mesela Moda'da güneşin batışını seyredin.


                                                                                                   



**Galata köprüsünde balık tutanları seyredin,onların heyecanına ortak olun.Güneşli bir günde Haliç manzarasının tadını
çıkarın.



**Vapura binerek adalara gidin.
Mimoza kokularını içinize çekin.
Fayton keyfi yapın ya da yürüyerek
adayı dolaşın.
                                                                                   


**Fenerbahçe burnundan güneşin batışını
izleyin.Yürüyüş yapın,kafelerde dinlenin.



**Galata Kulesi'ne çıkın,İstanbul'un muhteşem manzarasına bir kez daha hayran kalın.











 **Beyoğlu'na gidin, tramvaya binerek Taksim'e çıkın.Pasajları dolaşın.





                                                      
                                                       



                                                          **Haliç kıyılarını gezin,gün batımını bir de şehirin bu 
                                                                       bölgesinden seyredin.







**Vapura binin,martıları izleyin,bir simit
alarak onlara ziyafet çekin.




**Sahile inin,etrafınızı gözlemleyin,bisiklete
binin,yürüyüş yapın.



**Boğaz vapuruna binerek Anadolu Kavağı'na kadar gidin,denizin kokusunu içinize çekin,kıyıdaki lokantalarda soluklanın.



**Yedikule'ye hiç gittiniz mi?Değişen çehresini görün.Küçük kafelerde dinlenin,teras
katlarından doyumsuz manzarayı seyredin.

                                                                                                         


**Salacak,İstanbul'un en özel
semtlerinden biridir.Kız Kulesi'nin
doyumsuz manzarasına bir de buradan bakın.





**Çamlıca'nın yolunu tutun.
Hem güneşin tadını çıkarın hem de
yeşilin ve çiçeklerin güzelliğini
seyredin.



**Galata köprüsü altındaki  kafe veya lokantalarda soluklanın,
denizin maviliğini,limanı ve gemileri izleyin.








Güzel bir günü yaşamanız adına sizinle birkaç yer paylaştım.Tabii ki gidilecek,görülecek çok yer
var.Yeter ki siz görmek,baharı yaşamak isteyin ve günü sakın kaçırmayın...









                                                                                Sevgiyle kalın....

13 Mayıs 2013 Pazartesi

günlerden pazartesi 35 SEÇMELER..



Pazartesi neşesi olarak karşınızdayım.Gününüz güzel,haftanız mutlu geçsin diyorum ve haftanın
gülümsemelerini sizlerle paylaşıyorum.


****Avrupa'da harpte milyonlarca insanın öldürüldüğünü duyan yaşlı yamyam sorar:
        ''Bu kadar insanı nasıl yiyecekler?''
        Genç zenci:
       ''Avrupalılar öldürdükleri insanların etlerini yemezler.''
       İhtiyar yamyam:
       ''Öyleyse ne yaparlar?''
       Genç zenci:
       ''Ya fırında yakarlar,ya ormana,ya da toprağa topluca gömerler.''
       İhtiyar yamyam:
       ''Allah Allah,bu Avrupalılar ne barbar insanlarmış.Demek maksatsız insan öldürüyorlar.''



****Kongo'nun küçük bir şehirinde,bir zenci trafiği idare ediyordu.Kurallara uymayan küçük 
        spor arabadaki kadını görünce durdurdu ve sordu:
        -Ben ne renkteyim madam?
        -Siyah.
        -Hayır madam.Eğer beni arkadan ellerim havada görürseniz kırmızıyım demektir,eğer 
        ellerimi kavuşturmuş vaziyette profilden görüyorsanız o zaman yeşilim demektir ki bu da geç
        işaretidir.


****İşittin mi,bizim Nuri üçüncü defadır ki karısını kaybetmiş...
        Ben pek tanımam.Birinci karısı neden ölmüştü?
        -Mantardan zehirlenerek.
        -Ya!Peki,ikincisi?
         -O da mantardan zehirlenmişti.
        -Ya!..Peki üçüncüsü?
        -Kafası kırılmış.
        -Kazaya mı uğramış zavallı?
        -Ne münasebet.Sadece mantar yememekte ısrar etmiş de...
     


                                                                          Sevgiyle kalın...













 kaynak:Dünya Mizahından Fıkralar

10 Mayıs 2013 Cuma

**ANNE,SENİ ÇOK SEVİYORUM!..**



Anneler gününe az kaldı,son viraja girildi bile.Görsel medya da firmalar son ataklarını yapmakta.Özellikle kuyumcu sektörünün reklamları şahane,çocuklar üzerinden yapılan bu reklamlar babaları hop oturup hop kaldırmakta.Anneler ayrı bir telaştalar,pazartesi günü arkadaşlar arasındaki gündem maddesi belli,alınan hediye ile gururlanılmalı;bunun içinde hediyenin mümkün olduğu kadar pahalı olması önemli.Çocuğun onu gerçekten harçlıkları ile alabilmesi önemli değil,baba bu işi tamamlayacak kişi olarak devreye girmekte.
Önceleri Anneler Günü'nü kutlamak bu kadar tüketim amaçlı değildi.Anneler Günü annelerin hatırlanması ve bazen bir öpücük,bazen bir demet çiçekle gönüllerinin alınması bazen de harçlıkların birikimi ile alınan özel hediyelerdi.Şimdi ise gün bir tüketim çılgınlığına dönüştü ve  amacından saptı.
**Genç anneler, çocuğunuzun size bir öpücük vermesi veya seni seviyorum yazılı bir kart sizin için dünyalara değmez mi.?Bırakın eşiniz başka bir zaman size kendisi düşünerek hediye alsın,reklamların veya çevrenin zorlaması ile değil.Ve anneler çocukların sizi düşünerek yaptıkları özel şeyler,sizler için pırlantadan değerli olmalı ve bunu gururla etrafınıza göstermelisiniz.

**Çalışan gençler,bütçenize göre,anneniz için bir şeyler seçerken kesinlikle özensiz olmayın,son anda alınmış hissini yaşatmayın.Annelerin bu konularda kırılganlıkları belli.
Annenizin sevdiği,beğendiği bir şeyi almaya çalışın,kendi beğendiğinizi değil.Aldığınız hediye kişisel olmalı,evle ilgili eşya almayı düşünmeyin,ihtiyacı olsa bile beklenen özel bir hediyedir.Ve de hediyenizi verirken *seni seviyorum anneciğim* demeyi asla ve asla unutmayın.


**Anneler Günü bütün anneler için özel bir gündür.Annenizle aynı şehirde yaşıyorsanız sakın ve sakın telefonla kutlama yapmayın,sağlık dışında hiç bir mazeretin geçerli olmayacağını bilin.



** Annenizi o gün bir yerlere götürmeyi düşünüyorsanız,seçiminizde onun sevdiği, seveceği bir yer olması önceliğiniz olsun.Sizin sevdiğiniz veya çocukların istediği bir yer değil,pahalı bir yer
olması da hiç değil,bu gün onun için özeldir,sizde kendisini özel hissettirtin,hepsi bu...


                                                                                                Sevgiyle kalın...

8 Mayıs 2013 Çarşamba

CANIM ÇOK SIKKIN!....



Bazen içinizin daraldığı,hiç bir şeyin sizi avutamadığı,pozitif düşüncelerinizin bir balon gibi söndüğü günler oldu mu bilmiyorum?..Benim oldu.

Sıkıntıların üst üste geldiği,sorunların birikip bir türlü istendiği gibi çözülemediği zamanlarda
avunmanız için söylenen sözlerin bazen ne kadar anlamsız olduğunu düşünürüm.Olayları yaşayan sizsinizdir ama konuyla ilgili,ilgisiz herkes ip-sap uysa da uymasa da bir şeyler söyler.
Halbuki o an da sizin ihtiyacınız olan nasihatler ve başkalarının başlarından geçenler değil,
sorununuza çözümdür.Tabii ki yakınlarımızın iyi niyetinden şüphe yoktur,yine de bazen konuşmamak sadece karşımızdakinin ellerini tutarak yanında olduğumuzu hissettirmek en iyisidir.

Bazen de karalar bağladığımız da,yalnız kalmak isteriz,buna ihtiyacımız olabilir.Ama buna
asla saygı gösterilmez.Kötü bir niyetle değil ama yalnızlığın sıkıntılı zamanlarda doğru olmadığına inanılır.Belki uzun bir süre yalnız kalmak insanı daha da bunalımlara itebilirse de
bazen yalnız olmak,kendini tekrar değerlendirmek,doğruları bulmak açısından gerekebilir.
Bütün bunların ışığında daraldığımız zamanlarda samimiyetle karşımızdaki kişiye neler beklediğimizi ya da o an yalnız kalmak istediğimizi söyleyebilmeliyiz.Daha doğrusu söylemeliyiz ki sıkıntılarımıza bir de bunlar ilave olup ta büsbütün gerilmeyelim.







                                                                    Sevgiyle kalın.....

6 Mayıs 2013 Pazartesi

GÜNLERDEN PAZARTESİ 34 GÜLÜMSETEN CEVAPLAR..


Günlerden pazartesi,aylardan mayıs,mevsimlerden bahar....Yaşamın canlandığı,doğanın uyandığı şu günlerde siz de hayatın tadını çıkarın,bütün olumsuzlukları atın,pozitif enerji
yüklenin ve derin bir nefes alarak pazartesiye başlayın.

Aşağıda yazılanlar için bilelim ve gülelim diyorlar,siz ne dersiniz?


*İtfaiyeciler neden kırmızı kemer takar?
                                                                               Pantolonları düşmesin diye.

*Adam bilgisayar başında uyuyakalmış.Ertesi gün nezle olmuş,neden?
                                                                               Windows açık kalmış.

*Sineğin içinden ne çıkar?
                                                                               İnek.                  

*Cahil bir zenciye ne denir?
                                                                              Kara cahil.

*Can neden boğazdan gelir?
                                                                             Boğaz kenarında oturduğu için.

*İki domates yolda gidiyormuş,birinin üzeriden otomobil geçmiş,diğeri ona ne demiş?
                                                                             -Yürü salça!..

*Sarı mendil,mavi denize düşerse ne olur?
                                                                              Islanır.           




                                          
 Sevgiyle kalın...













kaynak:En Güzel Çocuk Fıkraları


3 Mayıs 2013 Cuma

DOYUMSUZ GÜZELLİK ............ CAPRİ ADASI


  *Güney İtalya'nın lüks kokan 10 kilometre karelik adası.Capri şehri adanın yerleşim yeri.

 *Napoli limanından,deniz otobüsü ile 50 dakika ve feribotlarla 1.30 saatte Porto Grande limanına ulaşabilirsiniz.Tabii ki bütçeniz uygunsa helikopter taksilerle 15 dakikada Capri'desiniz.Seçim sizin.

 *Kıyıda kafeler ve restaurantlar ve hediyelik eşya dükkanları var.Buradan feniküler veya otobüslerle yukarı Ana Capri'ye ulaşabilirsiniz.Daracık ve bir tarafı uçurum olan virajlı yollar insanı biraz korkutsa da gördüğünüz manzara her şeye değecek inanın.Manzara terasından baktığınızda denizin rengi,zenginlerin villaları ve panaromik manzarayı seyretmeye doyamayacaksınız.



*Marina Piccola Plajına gidin,denizin mavi rengi sizi şaşırtacak.
Grotta Azurra(mavi mağara)yı görmeyi unutmayın.
Ve  Capri'nin sembolü Faraglioni
Kayalıkları'nı görün.

*La Piazzatta Meydanı'nındaki lüks butikler,mücevher mağazaları,
şık kafeler size sanki bir film setindeymişsiniz hissi verecek.
Günbatımında kafelerde oturup,içkinizi yudumlarken piyasa yapan zengin turistleri seyredin 
ve limon ağaçlarının mis kokusunu içinize çekin.


*Rus yazar Maksim Gorki'nin yaşadığı ev bugün
Villa Krup adıyla otel olarak işletiliyor.
                                                                           
* Roma imparatorluk villa kalıntılarını,Augustos
Bahçelerini gezmek için vakit ayırın.

*Lüksün göstergesi üstü açık ,içleri deri kaplı 
Mercedes taksiler adada zamanın sanki 1960 larda durduğunun göstergesi gibi.Çok şık oteller ve restaurantlar sizi bekliyor.Her şey güzel,zevkli,
ve tabii ki pahalı.Ama bence görmeye değer.Bütçeniz kalmaya uygun değilse Napoli
 limanından günübirlik Capri'ye gidebilir ve bu
güzellikleri görebilirsiniz.


*Bir çeşit İtalyan dondurması olan galettonun 
muhakkak tadına bakın.
Yine bir çeşit limon likörü olan Limonçello Capri adası ile özdeşleşmiş bir içkidir..Satış mağazalarından tadarak alabilirsiniz.
Özellikle de Capri sandaletlerden almayı unutmayın.Pişman olursunuz.


                                     






      Sevgiyle kalın.....







                                           

1 Mayıs 2013 Çarşamba

SERRA'NIN KEPÇESİNDEN...... MANTAR VE PATATESİN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ..


Merhabalar,
Bu gün sizlere yine kolay,ucuz ve lezzetli bir yemek önereceğim.Et  veya tavuk ızgaraların yanında süper.

malzemeler: 2-3 orta boy patates
                      yarım paket mantar
                      süzme yoğurt
                      taze biberiye
                               
                                        ***
  Patatesleri küçük küpler halinde kesin.Tavaya az zeytinyağ koyup patatesleri soteleyin,çok kavrulmadan patatesleri kağıt havlu yaydığınız bir tabağa alın.

Diğer tarafta mantarları temizleyin sonra da,az yağlı bir tavada onları da soteleyin.İşlem bittikten sonra patatesleri de içine atın,karıştırarak,tuz  ve taze biberiye ilavesi ile ocaktan alın.

Tabağa koyduğunuz karışmın üstünü süzme yoğurt(sarımsaklı da tercih edebilirsiniz) ve tereyağda eritilmiş kırmızı biberle süsleyin.

Afiyet olsun..         
 

Sevgiyle kalın.....