29 Temmuz 2013 Pazartesi

günlerden pazartesi 46 BEKRİ MUSTAFA



Güzel bir pazartesi sabahı ve gülümsemeler....

*Bekri Mustafa bir gün yine sarhoş,bir cami önünden geçerken bakmış ki cemaat toplanmış,
cenaze namazı kılacaklar.Ama imam hastalanmış,namazı kıldıracak adam bulamıyorlar.
Başını kavuklu görünce cemaatten bir kaç kişi koşmuş,Bekri'ye yalvarmaya başlamışlar.
-Ne olursun gel de şu namazı kıldır.Yoksa cenazemiz yerde kalacak.
Bekri,şaşırmış,önce reddedecek olmuş.Ben sarhoşum,falan demiş;sonunda bakmış ki dinletemeyecek,geçmiş cemaatin önüne.Lakin namaz kıldırmaya başlamadan önce ölünün kulağına eğilip bir şeyler fısıldamış.Bu işte bir keramet sezen cenaze sahipleri namazdan sonra
ölüye ne söylediğini sormuşlar.Bekri Mustafa:
-Merhuma dedim ki,demiş.Bu dünyada neler olup bittiğini sorup sual eden olursa ''Bekri Mustafa imam olmuş,namaz kıldırıyor.Varın siz o dünyanın halini hesap ediverin artık!!...''
dersin.

                                                         ***

*Bir gün Bekri Mustafa ile tebdil gezen Dördüncü Murat ve veziri aynı kayıkta Üsküdar'a 
geçiyorlarmış.Havanın güzelliği,denizin safası Bekri'yi keyiflendirir.Daima beraberinde taşıdığı şişeyi çıkarıp bir maşrapa dolusu içer.Sonra bir maşrapa da yanındakilere ikram etmek ister.
Onlar reddedecek olurlarsa da Bekri'nin ısrarına dayanamayarak içerler.Bir ikinci,bir üçüncü
maşrapa gelince vezir kendini tutamayarak:
-Karşındaki kimdir biliyor musun?der.
Bekri Mustafa sükunetle cevap verir:
-Kim olacak,benim gibi Allah'ın bir kulu.
Vezirin ses perdesi yükselir:
-Karşındaki Allah'ın şevketmeap kulu Sultan Murat hazretleridir.Ben de veziriyim.
Bu sözler Bekri Mustafa'yı hiç telaşa düşürmez.Bir kahkaha attıktan sonra aynı sükunetle:
-Olur şey değil yahu,der;herifler iki maşrapa içince biri padişah öteki vezir oldu.Üçüncü maşrapayı dikseler,biri Allah'lığını,öteki de Peygamber'liğini ilan edecek!!..











                                                Sevgiyle kalın..













kaynak:Türk Edebiyatı Tarihi

26 Temmuz 2013 Cuma

İÇİMİZDEKİ ÇOCUK..

Çizgi filim izler misiniz?Ben çizgi filim izlemesini çok severim.Mesela Buz Devri serisini televizyondan tekrar,tekrar zevkle izlemişliğim vardır,ayrıca sinemada da çizgi
filim seyretmeye bayılırım,elimde kocaman
popcorn paketim,etrafımda ki çocuk ve
gençlerle beraber filimin o neşeli ortamına
kendimi kaptırır,bütün problemlerimden arınırım.Özelikle sevdiğim çizgi filimlerin dvd lerini evde saklar,ara sıra onları seyreder o
 anlarda çocukluğumun keyfini sürerim.
Paris'e gittiğimde kesinlikle Disneyland'ı ziyaret ederim.Günümü orada geçirmek,
showları seyretmek,ortama katılmak,gün boyu oranın keyfini çıkarmak,yüzümde kocaman bir gülümsemeyle dolaşmak alışveriş diye gün boyu oradan oraya koşuşuşturmaktan beni çok daha mutlu kılmakta.
Kısa bir süreliğine de olsa çocukluğun o tasasız ve mutlu ortamına dönmek insanın ruhuna çok iyi geliyor inanın.Hala Tom&Jerry'e kahkahalarla gülen bir insan olarak çizgi filimler 
izlemenizi,Paris'e gittiğinizde Disneyland'ı ziyaret etmenizi ''içinizdeki çocuğun ölmemesi''
adına öneririm.

                                                                          Sevgiyle kalın...

24 Temmuz 2013 Çarşamba

ZAMANIN İÇİNDEN GEÇİP GİTMEK..



Zaman,sizin için nedir?Tabii ki burada gazete adını kastetmiyorum.Zaman konusunda bazı açıklamalar var,mesela başlangıç ve bitiş sınırı olan bir bölüm veya başlangıç ve bitiş arasındaki ölçülebilen kısım diye.Yaşadığımız zaman dilimi diye bir kavram var,bu zamanı
değerlendirebilmek veya bu dünyadan öylesine gitmek var,zamanımızı iyi kullanabilmek var,
veya cömertçe,manasız yere harcamak var.Zaman, hayatımızın bağlı olduğu,doğduğumuz andan itibaren sürenin çalıştığı ne zaman dolacağını bilmediğimiz bir süreç.Bir yazıda okumuştum''zaman geçmez,bizler zamanın içinden geçip gideriz''diye,beni çok etkilemişti.Öyle veya böyle bu hayatta zamanımızı doldurduğumuz kesin de,önemli olan nasıl doldurduğumuz.

Ve zamanla ilgili düşünenlerin düşünceleri:
*Dostluğu pekiştiren zaman,aşkı kemirir.  La Bruyere-Karakterler.

*Alıp götürür ne varsa zaman.  Vergilius-Sığırtmaç Türküleri.

*Zaman her şeyi tamir eder.  Racine-Bayazıt.

*Zamanın kime dost kime, düşman olacağı bilinmez. Shakespeare-Trolios ile Kressida.

*Hatırla ki zaman muhteris bir kumarbazdır.

*Hilesiz kazanır,bu bir kanun her koyuşta.  Baudelaire-İçe Kapanış.

*Zaman her şeyi alır götürür,geçerken hiç birşeyi unutmaz.  Xavier de Maistre-Odamdaki Gece
                                                                                                                       Seferi.
                                                                                                                     
*Zaman,şifa veren bir ilaçtır.  Sophokles-Elektra.

*Zaman,kendi kanununu beraber getirir.  Schller-Wilhelm Tell.

*Ne kadar hakim olursak olalım,insanı yıpratan kederi zamandan daha çabuk hafifletemeyiz.
                                                                                            John Webster-Amalfi Düşesi.

*Zaman hangi derde deva olmaz. Gogol-Mirgorod Hikayeleri.

*Zaman,en kötü günü de sona erdirir.  Shakespeare-Macbeth.

*Ah şu zaman perdesinin arkasında nelerin uyukladığını kim bilebilir ki?  Shiller-Don Carlos.







                                                  Sevgiyle kalın.....

22 Temmuz 2013 Pazartesi

GÜNLERDEN PAZARTESİ 45 BEKTAŞİ


Pazartesinin adı,fıkraların tadı...
                                                                   *
*Bektaşinin biri,ramazanda bir gün,bildiklerinden birine iftara gider.İftardan sonra,bir aralık ev sahibi:
-Baba hazretleri,nasıl ramazandan hoşnut musunuz?diye sorar.
-Eyvallah,pek hoşnudum;ya siz?
-Hoşnudum demek de söz mü?Mübareği o kadar severim ki,tarif edemem.
-Vallahi inanmam..Mademki bu kadar seviyorsunuz,ramazan biter bitmez niçin üç gün üç gece bayram edersiniz?
                    
                                                                  *
*Bektaşiye çıkışmışlar:
-Hazret,mübarek ramazanın gitmesine bir şey kalmadı.Bir gün bile oruç tutmadın.
-Yoo,demiş.Ben canımı süprüntü küfesinde bulmadım.Ramazan giderse yine gelir,ama ben gidersem bir daha gelmem.
                                                                 *

*Bektaşi paldır küldür camiye girmiş,namaza duracak olmuş,o sırada namazı bitirerek selam veren bir adam:
-Abdest aldın mı?diye sormuş.Bektaşi:
-Hayır,deyince,adam kızmış:
-Bre,dinsiz,imansız,abdestsiz namaz kılınır mı?Bektaşi:
-Yoo,demiş.Hamurumuz toprakla yoğurulmuş,suyla fazla oynamaya gelmez.Hemen çamur
oluverir
                                                                  *

*Bir tarikat şeyhine soraralar:
-Neden uzun kollu,uzun yenli elbise elbise giyersiniz?
-Gördüğümüz kusurları bu yen ile kapatırız.
Bektaşiler ise kısa kol kapaklı ve yeni dar elbise giyerler.Bir bektaşi dervişine sorarlar:
-Neden kısa yenli elbise giyersiniz?
-Biz kusur görmeyiz erenler.

                                                                  *
*Bektaşinin,bir gün mevkii ile pek övünen bir kaymakama işi düşmüştü.Adamın azamet taslamasına içerleyen derviş sordu:
-Kuzum,nedir bu azamet,nesin sen?
-Bilmiyormuş gibi soruyorsun;kaymakamım ben.
-Peki,sonra ne olacaksın?
-Vali,nazır.
-Daha,daha?...
-Vezir,sadrazam.
-Daha?..
-Hiç..
-Be mübarek adam,bu kurumun kime?Ben şimdiden hiç'im.








                                                           Sevgiyle kalın...







kaynak:Türk Edebiyatı Tarihi


19 Temmuz 2013 Cuma

SERRA'NIN KEPÇESİNDEN:ÇAM FISTIKLI MANTAR



Merhabalar!...
Bugün sizlere kolay bir tarif vereceğim,etlerin yanına garnitür olarak ilave edebileceğiniz gibi
doyurucu olduğundan salata eşliğinde ana yemek olarak da yiyebilirsiniz.

Malzemeler:*Kuzu kulağı ıspanak
                   *Mantar(bir kaç çeşit mantarla yaparsanız çok daha güzel olur.)
                   *Çam fıstığı
                   *Zeytin yağı
                   *Tuz,biber(isteğe bağlı)

Mantarları yıkadıktan sonra,tuz ve az zeytin yağı ile bir tavada soteleyin,suyunu çektikten sonra az daha pişirip,ıspanaklarınızı ilave edin,beraber harmanlayın.Ocağın altını kısın.Diğer bir tavada çam fıstıklarınızı kavurun.Kavurduğunuz fıstıkları da karışıma ilave ederek karıştırıp ocağın altını kapatın.Dikkat etmeniz gereken tek husus ıspanakların az pişirilmesi.
Afiyet olsun....




                                              Sevgiyle kalın...

17 Temmuz 2013 Çarşamba

KÜTÜPHANEMDEN: ARA GÜLER


Fotografevi Yayınları'ndan çıkan Ara Güler kitabı,usta ile yapılan söyleşileri ve fotoğraflarından bir demeti kapsıyor.Ara Güler
fotoğrafları,duyguları,estetiği kompozisyonla beraber yansıtır.Onun içinde her kare çok şey açıklar,imzası olmasa da bazı fotoğrafların ustaya ait olduğu  bu ince işleyişten anlaşılır.

Ara Güler,1928 de İstanbul'da doğdu.Gazetecilik
yaşamına 1950 yılında başladı.Dünyaca ünlü dergilerde foto muhabirliği yaptı,birçok ünlü kişinin fotoğrafını çekti,röportaj yaptı.Sayısız ödül almış,bir çok sergi açmış,kitaplar yazmış,
belgesel film yapmış olan sanatçının Paris Ulusal Kitaplık'ta ve özel koleksiyonlarda sayısız
fotoğrafı bulunmaktadır.
Kitabın önsözünde ki açıklaması şöyle:
''Ben ve fotoğraflarım biraz romantiğiz.Ben normal ışıkta resim çekmem.Ya gündoğumunda,
günbatımında,ya da sabah erken.Ayrıca da her karede bir şey açıklama isterim.Her resim bir şey açıklamalı.''

Bakmaya doyamayacağınız karelerin olduğu ve sadece fotoğraf tutkunlarına değil,herkese önereceğim özel bir kitap,ayrıca  İngilizce yazımı ile de yabancı dostlarınıza da hediye edebilirsiniz.




                                                                   Sevgiyle kalın....



                                                                     


15 Temmuz 2013 Pazartesi

GÜNLERDEN PAZARTESİ 44 KAYSERİLİ..




Bugün,günlerden pazartesi ve temmuzun 15 i.Bu demektir ki yazın yarısını tamamladık.Tatil yapanlara,tatilden henüz gelmiş bronz tenlerini sergileyenlere biz tatile çıkamayanlar olarak selam ediyor ve bugünün fıkrasını sunuyorum.


Zamanın birinde kralın biri:
''Bana yalan söyleyebilene,bir küp dolusu altın vereceğim!''demiş.
Bu haberi duyan tüm yalancılar,hemen saraya koşmuşlar.Söyleyebildikleri en iyi yalanları sıralamışlar.
1.Yalancı:''Aslanı kuş kapıp yuvasına götürdü.''demiş.
Kral:''Bunun neresi yalan?Kuş kartaldır,aslanda minik bir yavrudur.Kartal bu yavruyu kaparak yuvasına götürmüştür.''demiş.
2.Yalancı:''Bir eşek komşu ülkeye kral oldu.''demiş.
Kral:''Taç kimin başındaysa kral o olur.Komşu ülkenin kralı,pencereden bakarken tacı bir eşeğin başına düşürmüştür.Dolayısıyla da,eşek kral olmuştur.''demiş.
3.Yalancı:''Kralım,benim arkadaşım gökyüzüne bir ok attı.Ok tam 6 ay sonra yere düştü.
Kral:''Arkadaşın,oku ilkbaharda atmıştır.Attığı ok bir ağacın üstüne düşmüştür.Ağaç,
sonbaharda yapraklarını dökünce,ok da yapraklarla beraber yere düşmüştür.''demiş.
Kral bu şekilde kendisine söylenen her yalana bir bahane bulmuş.Kimse krala,''bu yalandır''
dedirtememiş.
Derken, birgün Kayserili'nin biri saraya gelmiş ve kralın huzuruna çıkmış.Krala şöyle demiş:
''Kralım, vaktiyle babamdan bir küp dolusu altın borç almışsın.Onu almaya geldim.''
Kral,bir küp dolusu altını vermek zorunda kalmış.Çünkü yalandır dese,yalan söyleyene altın 
vermeyi vaat etmişti.Doğrudur dese borcuna karşılık bir küp altın verecektir.






                                                                      Sevgiyle kalın....











kaynak:En güzel çocuk fıkraları

12 Temmuz 2013 Cuma

KÜÇÜK AYASOFYA CAMİ


527 Yılında Bizans imparatoru I.Jüstinyen zamanında yapıldı.Cankurtaran ile Kadırga semtleri
arasında St.Sergius ve St.Bacchus isimli iki aziz adına yapılan kilise,bu azizlerin adları ile
anılmıştır.Sultan II.Beyazıt zamanında camiye çevrilen yapıya tek şerefeli bir minare ilave edilmiştir.





 
                                                     I.Dönem Bizans kiliselerindendir.
 Alt sütunlar üzerindeki kitabede St.Sergius ve St.Bacchus'un
isimleri yazılıdır.Sekiz büyük ayakla taşınan 16 dilimli kubbe
orta kısımda yer almaktadır.Kubbe yüksekliği 19 metredir. Mozaik süslemeler sıvayla kapatılmıştır.Yeşil ve kırmızı mermerden 34 sütunu vardır.Camiye çevrilirken ilaveler yapılmış ve bazı pencereler kapatılmış,yerine yenileri konmuştur.Bahçenin güney kısmında Hüseyin Ağa Medresesi
bulunur.
İstanbul'un yaşayan en eski Bizans dönemi eserlerinden biri olan Küçük Ayasofya Cami'ni ziyaret etmenizi öneririm.






Sevgiyle kalın..


10 Temmuz 2013 Çarşamba

DÜŞ VE GERÇEK


''Sabah,koşturmayla başladı;gerçi her sabah aynı koşuşma var ama bu sabah ekstradan bir de geç kalmışım.Aman da aman,sinir,stres; işe geldiğimde 10 ton taş taşımış gibiydim..Daha masama oturamadan telefonlar çalmaya,mailler yağmur gibi gelmeye başladı.Kahve
 içmek kısmet olmadan işlere sarıldım.Öğlen nasıl oldu anlamadım,yemeğe çıkamadım, yetiştirilmesi gereken dosya daha masanın üstünde.Tostumu yerken bir yandan da son gelen dosyayı kontrol ettim.Saate baktığımda 16.00 dı.Arkama yaslandım sabahtan beri koşturmamı düşündüm ve eve gidince yapacaklarımı.Bu muydu hayat?Her gün,her gün trafikte savaş ver,iş yerinde nefessiz çalış,yığınla stresle başa çıkmaya uğraş,evde ayrı problemler...Kendime ayıracağım,yaşayacağım zaman kısıtlı.Hafta sonu işimi yapsam,gezsem mi arası olan ben,hafta arası zaten yorgunluktan perişan yatağı zor buluyorum.Aslında benim hayattan anladığım bu değil.Kendime daha çok zaman ayırabilmek,hobilerimle uğraşabilmek,seyahatler yapmak istiyorum.Bütün bunları yapabilmem için emekli olmayı mı beklemem lazım?Hepimizin beklentisi farklı,benim ki lüks eşyalarla dolu bir ev,bol para,kariyer ve sosyetik bir hayat değil.Bana ait olan,özgür bir hayat istiyorum.
Çoktandır düşündüğüm bir şeyi yapmaya karar verdim.Koltuğun arkasına asılı duran ceketimi aldım,masamda ki birkaç özel eşyamı topladım,çantamı omuzuma astım,müdürün odasına yürüdüm.Yüzümde kocaman bir gülümseme,özgürlüğe doğru kapıyı açtım.''
Yukarıda ki yazının son paragrafını her gün düşleyen eminim çok kişi vardır.Ama bu düşüncesini hayata geçirebilen kaç kişidir?







                                                            Sevgiyle kalın.....

8 Temmuz 2013 Pazartesi

GÜNLERDEN PAZARTESİ 43 KAPLUMBAĞA









Dört kaplumbağa pikniğe çıkmaya karar veriyorlar.Erzakları hazırlayıp yola koyuluyorlar.Bir
yıl,iki yıl,beş,on yıl derken otuz yıl sonra piknik yerine varıyorlar.Hemen erzakları çıkarıyorlar,
gazozlar ve yiyecekler her şey ortaya çıkıyor. 
Gazozlar şişe gazoz.Ve açacak yok!.Tek çözüm birinin eve gidip,alıp gelmesi.Doğal olarak en genç kaplumbağayı seçiyorlar.Genç eleman:
-''Giderim ama bir şartım var'' der ve ekler.
-''Buradaki yiyeceklerin hiçbirine ben gelinceye kadar dokunulmayacak.''
Diğerleri bu teklifi kabul ederler.Kaplumbağa yola çıkar.Aradan bir,iki,on,yirmi yıl geçer.
Bu arada yaşlı kaplumbağalardan biri fenalaşır,ölmek üzeredir.Arkadaşları ne yapsa faydasız.
Kaplumbağanın son dileği olup olmadığını sorarlar.O da:
-Gerçi genç kaplumbağa söz verdik ama,şuradaki sarmalardan bir tanesini yesem olur mu? der.
Diğerleri de kıramaz ve:
-''Elbette'' diyerek,sarmalardan birini verirler.
Tam ağzına atacağı sırada genç kaplumbağa çalılıkların arasından fırlar ve bağırır:
-Gitmiyorum işte,gitmiyorum.


                                         



Sevgiyle kalın....

















kaynak:en güzel çocuk fıkraları
                                                         


5 Temmuz 2013 Cuma

AŞK!...

AŞK!..Herkesin yaşaması gerektiğine inandığım bir duygu bu.O,deliliğe varan çılgınlığı,o,açık
 yaraya tuz basılmış acıyı,o,karşı konulmaz tutkuyu,o,dağları ben yarattım ile dağın altında ben
kaldım arasındaki duyguyu yaşamayan bilmez, bilemez.Bence aşk hayatın tadı,tuzu herşeyi.Ya sizce?Ya siz aşkı nasıl tarif edersiniz?..
AŞK ile ilgili sonsuz tariflerden bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum. 


*Aşk ile delilik ekseriya aynı şeydir.-François de Curel.

*Aşk,büyük bir hocadır.-Moliere.

*Aşktan kurtlmak,ona tutulmak kadar kolay değildir.-Thomas Hardy.

*Aşk olduktan sonra saadetsiz yaşanabilir.-Dostoyevski.

*Aşk rüzgar gibidir,nereden eseceği bilinmez.-Balzac.

*İlk aşk ihtilalden farksızdır,hiç değişiklik olmadan sürüp giden hayat bir anda darmadağan
olur.-Turgenyev.

*Aşk,bütün nimetlerin en büyüğüdür.-Prosper Merimee.

*Aşkta''pek çok''bile azdır.-Beaumarchais.

*Aşk,akıllı aptal demeden,bütün insanlara bulaşan bir hastalıktır.-Albert Camus.

*Aşkı akılla yenmek mümkün değildir.-Knut Hamsun.

*Her şey aşka boyun eğer.-Çehov

*Aşk,iki iken bir olmak demektir.-Victor Hugo.

*Hakiki aşk ıstırap çeker ve sessizdir.-Oscar Wilde.

*Aşk,güneş gibidir,kör bile hisseder.-K.Kisfaludy.

*Aşk ve öksürük saklanamaz.-George Herbert.

*Aşksız hayat  yüktür.-William Congreve.

*Ey hayat!Aşksız sen nesin?-Edward Moore.

*Karşılıklı aşk gibi mutluluk yoktur.-George Granwille.

*Aşk,iyi olmaz bir hastalıktır.-Dryden.

*Ey aşk!Bütün öteki zevkler,senin acıların kadar değerli değil.-Charleval.

*Aşkın gözlükleri öyle pembedir ki,bakırı altın,yokluğu varlık,gözdeki çapağı inci gibi gösterir.-Cervantes.

*Aşk,bir erkeğin,ya da bir kadının,bir başkasını her şeyin üstünde görmesidir.-Tolstoy.






                                          Sevgiyle kalın....










kaynak:UnutulmazSözler Antolojisi

3 Temmuz 2013 Çarşamba

EDİRNEKAPI'NIN SİMGESİ MİHRİMAH SULTAN CAMİ






 Edirnekapı semtinin simgesi olan Mihrimah Sultan cami,
Kanuni'nin kızı Mihrimah Sultan adına Mimar Sinan tarafından yapılmıştır.
Mihrimah Sultan,17 yaşında Diyarbekir beylerbeyi Rüstem Paşa ile evlendirildi.Rüstem Paşa bu evlilikten sonra sadrazam oldu.3 Çocuğu olan Mihrimah Sultan yaşamı boyunca devlet işlerinde söz sahibi oldu.Kardeşi II.Selim için
valide sultan gibi davrandı.Carmeria Mihrimah Sultan'ın Avrupa literatüründe bilinen ismidir.56 yaşında ölen sultan,
babasının Süleymaniye Cami'ndeki türbesinin yanına gömüldü.





 Mihrimah Sultan'a hayranlık duyan ve onunla evlenmek isteyen Mimar Sinan,Edirnekapı ve Üsküdar'da Sultan'ın adını taşıyan 2 cami ve külliyesini yaptı.Mihrimah Farsça'da güneş ve ay anlamına gelir.
Mihrimah Sultan'ın doğum günü olan 21 martta Edirnekapı'da ki caminin arkasından güneş batarken,Üsküdar'daki caminin arkasından ay doğar.
Bu iki caminin konumu Mimar Sinan'ın aşkının en büyük göstergesidir.
38 metrelik minaresi,kubbesindeki 61 penceresi ile Edirnekapı Mihrimah Sultan Cami'nin görkemi yanında ferahlığı inanılmaz.
Camiye girdiğinizde içersinin çok  aydınlık olması dikkat çekiyor.Yine Mimar Sinan'ın eserlerinden olan Rüstem Paşa cami'nin diğer eserlerine göre daha karanlık ve kasvetli olmasının da bu aşkın izlerini taşıdığına inanılıyor.
Yolunuz Edirnekapı'ya düşerse yeni restore edilen,son derece güzel taş işçiliğine sahip,insanın ruhuna huzur veren bu güzel camiyi muhakkak ziyaret edin.



 Edirnekapı gezisinde görmenizi önerdiğim yerler için aşağıdaki linke tıklayınız: http://eflatundinozor.blogspot.com/2013/06/kariye-muzesinden-tekfur-sarayina.html






                                                                  Sevgiyle kalın...















kaynak:Vikipedi

1 Temmuz 2013 Pazartesi

GÜNLERDEN PAZARTESİ 42 OYUN BİTER!



İş adamı,tıraş olurken bir yandan da berberiyle sohbet etmektedir.
Derken,kapının önünden aylak aylak yürüyen bir çocuk geçer.
Çocuğu gören berber,iş adamına:''Bu çocuk var ya,sözde matematikte sınıf birincisiymiş.Ama bence biraz aptal.''der.
İş adamı:''Matematikte sınıf birincisi,aptal olamaz.''der.
Berber,ukala bir şekilde:''Kendiniz görün o zaman.''der ve çocuğa seslenir:
-Ali,buraya gel!
Çocuk,saf bir tavırla gülümseyerek gelir.
Berber,cebinden bir 50 liralık,bir de 100 liralık para çıkarır ve çocuğa:''Hangisini istiyorsan alabilirsin.''
Çocuk,bir 50 liraya,bir de 100 liraya bakar ve sonunda 50 liralık parayı alır;dükkandan çıkar
gider.
Berber,iş adamına döner ve gülerek:''Gördünüzmü?Size söylemiştim.''der.
Tıraş bitince iş adamı sokağa çıkar ve az ileride oynayan Ali'yi görür.
Yanına giderek,neden 100 lirayı değil de,50 lirayı aldığını sorar.
Çocuk,bir an duraksar,sonra gülümseyerek yanıt verir:
-Eğer 100 lirayı alırsam,oyun biter!..

Stressiz bir Pazartesi ve güzel bir hafta dilerim.





                                                                  Sevgiyle kalın....











kaynak:en güzel çocuk fıkraları