10 Temmuz 2013 Çarşamba

DÜŞ VE GERÇEK


''Sabah,koşturmayla başladı;gerçi her sabah aynı koşuşma var ama bu sabah ekstradan bir de geç kalmışım.Aman da aman,sinir,stres; işe geldiğimde 10 ton taş taşımış gibiydim..Daha masama oturamadan telefonlar çalmaya,mailler yağmur gibi gelmeye başladı.Kahve
 içmek kısmet olmadan işlere sarıldım.Öğlen nasıl oldu anlamadım,yemeğe çıkamadım, yetiştirilmesi gereken dosya daha masanın üstünde.Tostumu yerken bir yandan da son gelen dosyayı kontrol ettim.Saate baktığımda 16.00 dı.Arkama yaslandım sabahtan beri koşturmamı düşündüm ve eve gidince yapacaklarımı.Bu muydu hayat?Her gün,her gün trafikte savaş ver,iş yerinde nefessiz çalış,yığınla stresle başa çıkmaya uğraş,evde ayrı problemler...Kendime ayıracağım,yaşayacağım zaman kısıtlı.Hafta sonu işimi yapsam,gezsem mi arası olan ben,hafta arası zaten yorgunluktan perişan yatağı zor buluyorum.Aslında benim hayattan anladığım bu değil.Kendime daha çok zaman ayırabilmek,hobilerimle uğraşabilmek,seyahatler yapmak istiyorum.Bütün bunları yapabilmem için emekli olmayı mı beklemem lazım?Hepimizin beklentisi farklı,benim ki lüks eşyalarla dolu bir ev,bol para,kariyer ve sosyetik bir hayat değil.Bana ait olan,özgür bir hayat istiyorum.
Çoktandır düşündüğüm bir şeyi yapmaya karar verdim.Koltuğun arkasına asılı duran ceketimi aldım,masamda ki birkaç özel eşyamı topladım,çantamı omuzuma astım,müdürün odasına yürüdüm.Yüzümde kocaman bir gülümseme,özgürlüğe doğru kapıyı açtım.''
Yukarıda ki yazının son paragrafını her gün düşleyen eminim çok kişi vardır.Ama bu düşüncesini hayata geçirebilen kaç kişidir?







                                                            Sevgiyle kalın.....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder