31 Ekim 2012 Çarşamba

SUADİYE KÖYÜ'NDEN YUKARI....




















 Suadiye köyünü bilirmisiniz?..Tabii ki Kadiköy yakasındaki Suadiye semtinden söz
etmiyorum.Size anlatmak istediğim yer Sapanca'daki Suadiye köyü.Sapanca, özellikle
İstanbul'luların gözdesidir.Spa'lı otelleri,göl kıyısı restaurant ve kafeleri,dağlara yaslanmış
malikaneleri,havuzlu siteleri ama en önemlisi
muhteşem doğasıyla yaz,kış her zaman dolu olan bir yöre Sapanca.İşte buradaki yerleşim
merkezlerinden biri de Suadiye köyü.Her geçen gün büyümekte olan bu köyden
 Kartepe'ye giden yola saparsanız,ormanların arasından kıvrılarak giden yol sizi dağlara doğru çıkaracaktır.Çok geçmeden karşınızda Ali Baba'nın Yeri Dinlenme Tesisi'ni göreceksiniz.

Ayşe hanım ve ailesinin işlettiği bir yer burası.
Tertemiz bir mutfağı olan,güler yüzlü aile bireylerinin her işi yaptığı mekan,yemyeşil çimenlerin ortasındaki masaları,özenle dikilmiş çiçekleri,sobalı kapalı kısmı ile yol ortasında keyifli bir mola yeri.                                                          
                                                                          



























                                                                       
Yaz,kış açıklar. Kışın, soba etrafında 50 kişiye
kadar gruplara servis   verebiliyorlar.Bazı yemekler için
önceden haber vermek gerekebiliyor.Güveçte mantar,
mıhlama,mısır ununda patlıcan kızartma,kiremitte alabalık
köfte,gözleme,tavada mayalı hamur gibi çeşit çok.
Bizim yediğimiz tavada yağlı hamur çok güzeldi.Yemeğiniz hazırlanırken, köy ekmeğinizin pişmesini de bekleyebilirsiniz.
Sapanca'nın en güzel mevsimi,sonbaharın son günlerini
kaçırmayın.Sadece göl kenarı değil,dağ yamacınıda tercih edin.
Dağ havası soluyarak,yeşil tepeleri seyretmenin keyfine varın.
     




         Sevgiyle kalın...























29 Ekim 2012 Pazartesi

GÜNLERDEN PAZARTESİ 9



Bugün,gülümsemeleriniz belki kahkahaya döner diye birkaç fıkra birden yazdım.Fıkralar benden
gülmek sizden....


***Küçük bir çocuk,evlerine gelen hamile hanıma sordu:
-Karnında ne var?..
-Benim küçük yavrum var.
-Onu seviyormusun?
-Tabii seviyorum.
-Neden yuttun o zaman?...


***Adamın biri,paraşüt almak için bir dükkana girmiş.Paraşütü aldıktan sonra satıcıyla aralarında şöyle bir konuşma geçer:
-Efendim,paraşüt açılmazsa ne olacak?
-Olur mu beyefendi,yedeği var onu açarsınız.
-Peki,ya o da açılmazsa?
-Ürünlerimiz garantilidir;getirin,değiştiririz!..


***Bir gemi Atlas Okyanusu'nda seyrederken,geminin kaptanı gemide olan herkesi güverteye
çağırmış.
Herkes gelince,kaptan şöyle demiş:''Size bir iyi bir kötü haberim var.Önce hangisini söyleyeyim?''
Herkes:''İyi olanı söyle''demiş.Kaptan iyi olanı söylemiş.
''13 dalda Oskar kazanacağız.''


***Öğretmen Rıza'ya sordu:
-Dünya yuvarlak mıdır?
-Hayır,öğretmenim.
-Nasıl olur,düz mü yani?
-O da değil.
-Peki,nasıl?
-Babamın dediğine göre karmakarışık.








Kaynak:En Güzel Karışık Fıkralar

                                                                          Sevgiyle kalın...
                                                                                                


26 Ekim 2012 Cuma

MS.79 YILINDA KALAN ŞEHİR



  Pompei şehri, Herculaneum şehiriyle beraber Vezüv'ün hışmına uğradı.Yıl MS.79.Etrafı bir toz
bulutu kapladı,güneş ortadan kayboldu ve kraterden taş,duman,lavlar fışkırmaya başladı.Şaşırmış olan Pompei'liler kaçamadılar bile.Her yer lavlar ve kaya parçalarıyla kaplandı.Özellikle zengin
Roma'lıların yaşadığı,şehir 3 metre kalınlığında ki volkanik kül yığınının altında kayboldu.2000
yıl süresince sır olarak kalan Pompei,arkeologların uzun çalışmaları neticesinde gün yüzüne çıkartıldı.Asıl inanılmaz olan ise,volkanik kül şehiri olduğu gibi korumuş,insanlar ise oldukları
yerde taşlaşarak kalmışlardı.Öyle ki ağızlarının içindeki dişler bile sağlam bulundu.Amfi tiyatrosu,
hamamı, evleri,çeşmeleri,genelevi,fırını,şehir meydanındaki sütunlarıyla Pompei'i hala MS.79 yılında kalmış gibiydi.
Yukarıdaki satırlardaki bilgileri muhakkak ki çeşitli yerlerde okumuş,Pompei'yle ilgili filmler
seyretmişsinizdir.Ama derim ki Roma ya da Napoli'ye giderseniz,kesinlikle Pompei'ye gidin.
Burayı görmek,Vezüv'ün yıkımına şahit olmak,o tarihi yaşamak demek.İnanın çok etkileneceksiniz.
Şehirin tamamının küllerin altında olduğu gibi muhafaza olmasına şaşıracaksınız. Bu gün hala etkin bir yanardağ olan Vezüv bir gün tekrar faaliyete geçerse,Napoli şehirinin de
tehlikede olduğunu bilim adamları bu gün artık söylüyorlar.Pompei'lilerin, dağla ilgili bilgileri
olmadığını,bunun içinde çok şaşırdıklarını,ne olduğunu bile anlayamadıklarını biliyoruz,bu gün
Vezüv'le ilgili çeşitli araştırmalar yapılmasına,konu ile ilgili bilimsel verilerin olmasına,
teknolojinin bütün imkanları kullanılarak  gözlemler yapılmasına rağmen yine de Vezüv'ün faaliyete 
hiç bir zaman geçmemesini dileyelim.

hayvan figürlü çeşme
   







şarap testileri
hamamdaki soğuk su fıskiyesi



yer mozaikleri







                                                            Sevgiyle kalın...


hamam tavanı süsleri






oturan adam



raftaki saksılar





yatan adam ve çeşitli eşyalar 








24 Ekim 2012 Çarşamba

BAYRAM GELDİ, HOŞ GELDİ.....




Bayram günlerinin güzelliğini,neşesini anlatmak için ''deliye her gün bayram''diye bir sözümüz vardır,bilirsiniz.Eskiden beri bayram günlerinde herkes kısa bir sürede olsa hayatla ilgili yaşanan
zorlukları bir kenara bırakıp,bu günleri doyasıya yaşamak ister,sanki bir kaç gün sonra yine her şey
eskisi gibi olmayacakmış gibi unutmak ister.Yaşamla ilgili aralara ihtiyacımız olduğu kesin
biliyorsunuz,savaşlara bile bayram dolayısıyla ara veriliyor.İşte tamda burada,keşke her gün bayram olsa demek istiyor insan.


                           ***HERKESE HUZUR DOLU BİR BAYRAM DİLERİM.***


Gelin bu bayram:Tatilde değilsek,aile büyüklerimizi ziyaret ederek,onları sevindirelim.
                            Telefonlardaki hazır mesajlar yerine,içinde sevgi sözleri olan kendi mesajlarımızı
                            kullanalım.Daha da güzeli telefon edelim.
                            Dargın olduğumuz  kişilerle barışmak için en güzel sebep bayramdır.Seneler sonra
                            ''keşke'' dememek için bu fırsatı kaçırmayalım.




                                                                    Sevgiyle kalın...

22 Ekim 2012 Pazartesi

ARTIK BUNLAR OLMAMALI !!....




Bayrama sayılı gün kala,parmak basmak istediğim bir nokta var.Yıl 2012 ve bu bayram:
** Artık televizyonlarda,sokaklarda kesim yapanları,  sürüklenerek götürülen koyunları,kaçan
büyük baş hayvanlar yakalanırken yapılan eziyetleri(hatta geçen bayram vurularak yakalanan bile
vardı.)görmek istemiyoruz,hiç kimsenin de görmek isteyeceğini sanmıyorum da, bunları yapanlar
kim acaba diye düşünüyorum? Kurban kesmek dini vecibe de hayvanlara eziyet ederek günaha
girilmiş olunmuyor mu?Çocuklarımızla çok ilgili bir toplum olarak!..televizyondaki bu görüntülerin
onlara zarar vereceğini düşünemiyoruz.Soracakları sorulara verecek cevabınız var mı?
Elinde bıçakla kurbanı kovalayan bir insanı çocuğunuza nasıl anlatıyorsunuz,bilmiyorum.?
Bizim evimizde her sene iki kurban kesilirdi.Babam bir gün önceden gider alırdı.Koyunlar adamların sırtlarında getirilirdi.Küçük bahçemize samanlar alınır,annem kuru üzümle beslerdi.
Kasaptan kesim için randevu alınırdı,şimdiki gibi herkes kasap değildi.Eline bıçağı alan kurbanı
kesmeye çalışıyor.Bayram günü kasap geldiğinde,diğer koyunun, kesilecek olanı görmesin diye
beyaz yemeni ile gözleri bağlanırdı.Kurbanı kasap yatırır,dualar eşliğinde tek seferde,hayvana
işkence etmeyerek boynuna bıçağı vururdu.Kesilen kurban etinin az bir kısmı ayrılarak,et alamayanlara dağıtılırdı.Bir de şimdiyi düşünün,sürüklenen kurbanlıklar,ehli olmayan kişilerce
 hayvana eza çektirilerek, ortalık yerlerde yapılan kesimler,yakınlara dağıtılan etler...
Bu sevap mı,bu dini vecibeyi yerine getirmek mi?..

Kurban kesmenin kuralları olduğunu,bilmeyenlere televizyon kanallarından anlatılamaz mı?
Diyanet İşleri'nin bayram öncesi yapacağı bir program çare olamaz mı?Yeter ki bayramı bayramlıktan çıkaran görüntüler sergilenmesin.Hayvan hakları diye çırpındığımız şu günlerde,
dini vecibe olarak kurban ettiğimiz hayvanları cefa ve eza çektirmeden kurban edelim,bu da kurbanlıkların hakları..





                                                     
                                  



                                                                   Sevgiyle kalın...











19 Ekim 2012 Cuma

KÜTÜPHANEMDEN- İKİ KALAS BİR HEVES



 2007 Yılında T.İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayınlanan ''Erol Günaydın Kitabı''İki Kalas
Bir Heves  Emine Algan tarafından yapılan söyleşilerden oluşmakta.Zorluklarla da olsa
hep severek,isteyerek,gülümseyerek ve etrafına sevgi vererek sanatını yapan Erol Günaydın'ın hayatı bizlere çok şey anlatıyor.Hayat felsefesini de şu sözleri açıklıyor zaten:''İnsanlar hayatımın 
en büyük serveti.Bütün gezdiğim yerdeki insanlara hep sevgiyle baktım,onlardan da sevgi gördüm.
Kimseye kızamadım,herkese hak verdim.Belki bu sevgi dağıtımı beni çok mutlu ediyor.Bu sevgiyle
belki bana hayat verdiler,nefes aldırdılar.Her zaman gülüyorum,gülümsüyorum.N'apayım...''
Galatasaray Lise'sinde başlayan oyunculuk hayatında,tiyatro,sinema,radyoculuk,seslendirme,
televizyon gibi sanat kollarındaki başarısıyla birçok ödül aldı.

Bu kitabı okumalısınız,çünkü Galatasaray Lisesi anıları,Ağrı'daki askerlik günleri,sanat adına
yapılan mücadeleleri,hayatının aşkını,arkadaşlıkları ve bir devrin ünlü sanatçılarının çalışma
şartlarını,hayat hikayelerini bazen gülümseyerek bazen de hislenerek okuyacak ve ''sanatçı''
sözünü bu kadar bol keseden neden kullanmamamız gerektiğini anlayacaksınız.

Yolun ışık  olsun,Erol Günaydın.



                                                                          
                                                                                       Sevgiyle kalın....

17 Ekim 2012 Çarşamba

SERRA'NIN KEPÇESİ ve ORGANİZE İŞLER BUNLAR


Merhabaaa,zamanı kıymetli olanlar, işte yine buradayım!..
Organize olmak;bir işi kolayca yapabilmek adına her zaman önemlidir ama,hele biz çalışanların kısıtlı zamanları için önemi yadsınamaz.
Özellikle yemek hazırlama süresi,benim için mühim.Tahminen sizin içinde...Ve tabii ki yapılan yemeğin lezzetli olma şartı da var.
Kısa zamanda,kolay ve lezzetli yemek sunmak,bence işte olay budur.
Bu gün, zaman konusunda bize kolaylık sağlayacak bazı küçük detayları paylaşmak istiyorum.

*Aldığınız maydanoz,dereotu,naneyi saplarından ayırdıktan sonra
yıkayın,salata kurutucusunda kuruttuktan sonra da ayrı kavanozlara koyun, buzdolabında dursun.Kısıtlı zamanda yıkamakla uğraşmazsınız,
kolaylık olur.

*Sarımsakları ayıkladıktan sonra az zeytinyağı koyduğunuz bir kavanozda buzdolabında saklayın.
Gerektiğinde,kullanıma hazır sarımsaklarınız olur.

*Bir şişeye koyduğunuz zeytinyağ içine taze biberiye dalı,fesleğen yaprağı,biraz kırmızı pul biber,
kekik dalı gibi aromalarını sevdiğiniz bitkilerden koyun.Salatalarınızda bu özel sosu kullanırsınız.

*Nohut ve kuru fasulyeyi haşlayın kapaklı kutulara bölerek koyun,gerektiğinde kullanmak üzere buzlukta saklayın.Pilavınıza nohut koyarak renklendirebilir,fasulyeleri,köfte yanına piyaz olarak
 değerlendirebilirsiniz.

 *Domatesler bitmeden,rondadan geçirip,buz kalıplarında dondurun.Kalıptan çıkarıp,buz dolabı
torbalarına koyun,buzlukta dursun.Kışın çorba,yemek ve makarnalarınızda kullanırsınız.

*Bayat ekmekleri kabuklarından ayırıp, rondadan geçirin,buzlukta saklayın.Köfte yaparken size
kolaylık olur.

*Bayat ekmeklerinizi küçük küçük kesin,fırında kurutun kış çorbalarına lezzet katar.

*Bayatlamış simitleri ince ince kesip kurutun,peynir tabağınızın yanında güzel bir atıştırmalık olur.

*Kabakları iyice yıkadıktan sonra,ayıklamadan kullanın.Sulanmasını ve vitamin kaybını önlemiş
olursunuz.

*Bulgurun çok değerli olduğunu unutmayın,pilav ve ince bulgur salatası yaparken içine yeşil mercimekte koyarsanız besin değeri çok artar.Yeşil mercimekleri önceden  haşlayın,kapaklı kutularda buzlukta saklarsanız,kısıtlı zamanlarda işinizi görür.



Tekrar görüşmek üzere,Serra'nın Kepçesi'nden  bye-bye..

15 Ekim 2012 Pazartesi

GÜNLERDEN PAZARTESİ 8



     Yine bir pazartesi sabahı,iş yerinde koşuşturma başladı bile,herkes kendi konusu ile ilgili
programlarına bakıp,konsantrasyonunu toplamaya çalışıyor.Ama sanki bu hafta başı herkes daha
sakin gibi,pazartesi sendromu pek ortalarda görülmüyor,çalışanlar arada gülümsüyor,telefonlardan
mesajlar geçiliyor.Hep böyle olmaz mı?.Yaz tatili olsun, bayram tatilleri olsun tatil kelimesi herkese bir coşku verdiği gerçeği.Kurban bayramına artık az kaldı,tatil kaçış programlarının son
aşamalarına geçildi.Bir çok tur dolduğunu bildiriyor.Gidilecek yerlerle ilgili programlar,hayaller
pazartesi sendromlarını bile bir süreliğine askıya aldı.Yüzler gülüyor,bu gülümsemelerin devamı
gelsin diye......



Futbolcu olan Temel ile Dursun bir gün sohbet ederlerken,Temel sormuş:
-Ula Dursun,öbür dünyada da futbol varmi dur?
Dursun:
-Ula bende bilmeyrum.
Kim önce ölürse,ötekine mektup yazması konusunda anlaşmışlar.Gel zaman,git zaman bir gün
Dursun ölmüş.
Kısa zaman sonra Temel'e,Dursun'dan mektup gelmiş.
-Ula Temel,saa bir eyi bide kötü haberim var.Eyisi burda futbol varidir.Kötüsü bu haftaki maçın
kadrosunda sende varsun.




                                                           

                                                     Sevgiyle kalın....

12 Ekim 2012 Cuma

BİLMEDİĞİNİZE EMİNİM...


 
Aşağıda yazdıklarımı bilmediğinizi biliyorum;herkes her şeyi bilemez tabii..Şimdi bildiklerimi sizlerle paylaşıyorum.(çok önemli şeyler paylaşıyor gibi bir hava yarattım değil mi?)Oysa sadece
mailime gelen,öğrendiğim pratik ve faydalı bilgileri sizlere aktarıyorum.

     *Özellikle ağır mobilyaların yerleri değiştirildiğinde,halıda izler kalır.Bu izleri yok etmek için
üzerilerine bir parça buz koyun ve erimesini bekleyin.Daha sonra elektrik süpürgesi ile süpürün.İz
kalmadığını göreceksiniz.

    **Satın alınan plastik ve cam eşyaların üzerine yapıştırılan etiket izlerinden kurtulmak için
etiketin üzerine yemeklik margarin sürün,15 dakika bekleyin ve bir bez ile ovalayıp yıkayın.
Üzerinde leke ve çizik olmayacak.

  ***Ayaklarınız şişiyorsa sıcak suya koymayın,onun yerine kolonya ile ovalayın.

****Pamuklu giysilerinizin çekmemesi için ilk yıkamada bir gece soğuk suyun içerisinde bekletin,
sonra yıkayın,çekmeyecektir.

*****Dirsek ve topuklarınızın sertleşmemesi için,bir dilim limonla ovun,yumuşacık olacaklardır.

******Peyniri kolay rendelemek için,15 dakika buzlukta bekletin.

*******Buzdolabının bir köşesine bir kase içine karbonat koyun,4-5 günde  bir karıştırın,kötü
kokuların gittiğini göreceksiniz.

********Sarımsakların elinizin altında bulunmasını istiyorsanız,soyduktan sonra,kavanoza koyup
üzerine zeytinyağı ilave edin ve öyle saklayın.Ayrıca salatalarınızda bu zeytinyağından faydalanabilirsiniz.











                                                     Sevgiyle kalın.....






























10 Ekim 2012 Çarşamba

ATATÜRK ARBORETUMU


Atatürk Arboretumu, 296 hektarlık alan içersine,çeşitli orijini ve yaşları bilinen ağaç ve bitkilerin yetiştirilip,sergilendiği canlı bitki
müzesi.1949 yılında Orman Fakültesi'nin öncülüğünde Orman Genel Müdürlüğü'nün öneriyi uygun bulması sonucu,çalışmalar başlamıştır.
Arboretum(canlı bitki müzesi)uzun yıllar içinde bilgi,emek ve sabırla
meydana getirilmiştir.
Ziyaretler ücretlidir.
Yaz ayları 08.30-20.00
Kış ayları 08.30-17.00 arası gezilebilir.Hafta sonu tatilleri ve diğer resmi tatillerde sadece serbest giriş kartı ile ziyaret mümkün.Giriş kartı almak için eğer kabul edilirseniz,yıllık belirli bir aidat ödüyorsunuz.                                           


                                                                                                                    

Olağanüstü bir ormanın içinde göl,gölet,çeşitli
bitki ve ağaçlar arasında bir yürüyüş yapmak,
ormanı doya doya koklamak,temiz havayı ciğerlerimize çekmek muhteşem.Göl çevresinde
dolaşmak,banklarda oturmak,göldeki ördekleri seyretmek,Macar meşesi,Amerikan lale ağacı,
Mamut ağacı gibi değişik ağaçları görmek şu 
sonbahar günlerinde yapılacak en güzel şeylerden biri.Fotoğraf çekenler,sizin içinde çok
güzel bir çalışma mekanı.Makro çekimler için çok ideal ayrıca kartpostal güzelliğinde fotoğraflar elde edebilirsiniz.
















Bence İstanbul'daki bu en güzel vahayı dolaşmadan önce girişten broşür almayı unutmayın.Kapsamlı bir broşür hazırlanmış,
yazılan bir notu aynen aktarmak istiyorum.
*Şu anda,canlı bir bitki müzesindesiniz
    Arboretum sadece basit bir park değil,otsu ve
    odunsu bitkilerin toplandığı yaşayan bir
    koleksiyondur.*deniliyor.                                                                            
  Bu güzellikleri korumak adına bazı kurallar var:
  Bisikletle gezmek,köpek getirmek,piknik yapmak,top oynamak,çim alanlara halı ile oturmak gibi şeyler yasak.Böyle bir bitki müzesini korumak için tabii ki gerekli bütün önlemler alınmalı,bizlerde kurallara uyarak bu orman  alanını  korumalıyız.
  
Öğrenciler tarafından görerek öğrenmek ve
 çevre bilincinin gelişmesi adına ziyaret edilmesi gereken bir müze.


  





Bitki müzesi ve oksijen deposu olan bu muhteşem
güzelliği gezmelisiniz.





Yeşilin kaç tonu var acaba?sayamazsınız inanın.





Şehirin içindeki bu güzellik,çöldeki vaha gibi..

Cumartesi ve pazar sadece üyelere açık,oysa
çalışanlar için sadece hafta sonu var,*üye değilseniz giremezsiniz*yerine alınan giriş ücreti yüksek tutularak,gözetleme kuleleri 
yapılarak güvenlik konularak herkese açılamaz mı?...


Taksim,Sarıyer,4.Levent'ten Bahçeköy otobüsleriyle de ulaşabilirsiniz.


 ataarboretum@ttmail.com mail adresinden bilgi
 alabilirsiniz.


                       Sevgiyle kalın...
kaynak:Atatürk Arboretum broşürü.