30 Eylül 2013 Pazartesi

GÜNLERDEN PAZARTESİ 55 TİLKİ



Yeni bir hafta,belki de sizin için yeni başlangıçlar,yeni aşklar,işler,atılımlar,beraberlikler demektir,kim bilir?Belki de çoktandır beklediğiniz olaylar bu hafta gerçekleşecek neden olmasın?
Onun için bu sayfayı okuyan herkese pozitif sinyaller gönderiyor ve herkesin gönlünde ki olsun
diyorum.
Ve de gülümseyin diye mailime gelen bir fıkrayı paylaşıyorum.

*Tilki ormanda gezerken ağaç dalına asılı bir geyik budu görür.Açtır ama şüphelenir,kontrol etmeye karar verir,kontrol edince bunun bir tuzak olduğunu anlar.Çünkü geyik budu iple bir bombaya bağlıdır.Uzağa giderek,yatar biraz sonra kurt gelir,budu ve yatan tilkiyi görür.Tilkiye
sorar:
-Ne yapıyorsun,dostum?
Tilki cevap verir:
-Hiiçç yatıyorum.
-Burada bir but var.
-Evet,var.
-Neden yemedin?
Tilki sakince cevap verir:
-Bugün oruçluyum.
Kurt kendinden emin:
-Ben yiyeyim o zaman.
Tilki:
-Buyur afiyet olsun.der.
Kurt,buta uzanır uzanmaz bir patlama ile ortalık toz duman olur.Kurt yaralı, perişan halde yatarken,tilki sakince budu yemeye başlar.
Bunu gören kurt sorar:
-Hani sen oruçluydun?
Tilki pişkin pişkin:
-Biraz önce top patladı duymadın mı?




Sevgiyle kalın...

27 Eylül 2013 Cuma

NAZAR BONCUĞUNUZ OLMALI MI?..



Nazara inanır mısınız?Ben inananlardanım.
Tarih boyunca göz figürü kötülüklere karşı koruyan bir simge olarak yer almıştır.Kötülükleri emici özelliği olan mavi taş, nazar boncuğu yapımında kullanılmıştır.Bu gün toplumumuzda,
hepimiz evimizde,işimizde veya üzerimizde taşıdığımız,bizi kötülüklerden koruduğuna inandığımız mavi nazar boncuklarına sahibiz.Göz, insanın dünyaya açılan penceresi,duygu ve düşüncelerinin çıkış noktasıdır.Kötü gözle bakan diğer bir anlamda haset olduğunu hissettiğiniz
bir kişi negatif dalgalar yayarak sizin bir takım terslikler yaşamanıza sebep olabilir.*gözü deydi*
diye bir söz vardır.Hakikaten de bazı kişiler için geçerli bu,artık nasıl bakıyorlarsa..Gençler her ne kadarbunlaragülüp geçiyorlarsa da,bunca zamandır inanılan bazı şeyler de keramet vardır bence diyorum.Onun için sizde benim gibi yapın nazar boncuğu taşıyın;kötü gözlerden uzak kalın.

25 Eylül 2013 Çarşamba

KÜLTÜR GÜNLERİ:YAVUZ ONAR-DOĞDUĞU EVDE RESİM SERGİSİ AÇAN ADAM


Yavuz Onar'ın iç dünyasının yansımalarını göreceğiniz bu sergide,*mandolin çalan çocuk*
gibi kendini anlatan tabloları da bulunmakta.İki,üç
rengi kullandığı çalışmalarının yanında,renk patlamalarının yaşandığı tabloları da görülmeye değer.
Serginin bir özelliğide Yavuz Onar'ın doğduğu evde
açılması.Pipa Sanat Evi olarak hizmet veren yer, Kadıköy-Kızıltoprak'ta benzincinin karşı sokağına girip,az ilerleyip sola dönünce karşınıza çıkacak.
Sanatçının galeride olduğu zamana denk gelirseniz
kendisi ile zevkli ve ilginç sohbetler de yapabilirsiniz.29 Eylülde sona erecek olan sergiyi
kaçırmayın derim.

                                                                                    KİMDİR?..

1981 yılından beri karikatür,fotoğraf ve resim
sergileri açan Yavuz Onar son sergisini 2008 de Atatürk Kültür Merkezi'nde *Zamanı Başa
Sarmak*adıyla açmıştı.
1945 De doğan Yavuz Onar,Repro Reklam Ajansı'nda fotoğrafçı olarak görev aldı.Yurt dışındaki karikatür yarışmalarına katıldı,müze
albümlerinde yer aldı.Fotoğrafçı ve karikatürist olarak ve de özellikle reklam fotoğrafçılığı alanında çok sayıda yapıtı olan sanatçı farklı teknikler kullanarak resim alanındaki çalışmalarını sürdürmektedir.









 Sevgiyle kalın...






23 Eylül 2013 Pazartesi

GÜNLERDEN PAZARTESİ 54 SINAV


İyi haftalar ve güzel bir pazartesi diliyorum.
Üniversitede profesör sınav yapmaktadır.Süre bitince ''herkes kalemleri bıraksın,sınav kağıtlarını masama getirsin'' der.Öğrencinin biri yazmaya devam eder.Malum amfi büyük,öğrenci sayısı fazla.Fırsattan istifade öğrenci amfi boşalana kadar yazmaya devam eder.En son o kağıdını teslim etmek için profesörün yanına gider.
Profesör:
-Senin yazılını almıyorum.
-Neden hocam?..
-Herkes sınav süresi bitince yazmayı bıraktı,sen devam ettin,benim kim olduğumu bilmiyorsun galiba?..
-Siz benim kim olduğumu biliyor musunuz hocam?..
-Hayır bilmek zorun damıyım?..
Öğrenci sırıtarak:
-Tabii ki bilmek zorunda değilsiniz hocam der.
Ve hızlı bir şekilde kendi sınav kağıdını diğer sınav kağıtlarının arasına karıştırır.




Sevgiyle kalın...

20 Eylül 2013 Cuma

YİNE, YENİDEN GALATA..




Karaköy'den Tünelle Beyoğlu'na çıkın.Tüneli arkanıza alıp sağdaki yoldan aşağıya doğru inerseniz,o yol sizi Galata Kulesi'ne götürür.Yol başında restorasyonu biten Galata
Mevlevihanesi bulunmakta.Gezmenizi öneririm.
Sokak boyunca cezbedici hediyelik eşya dükkanları göreceksiniz.

Galata, çok özel bir semt ve kesinlikle korunmaya alınmalı.




 Kuleye giderken sol taraftaki sokağa saparsanız,yani 
Serdar-ı Ekrem sokağa sağ tarafta Arzu Kaprol'ün butiğini,karşı sırasında çeşitli takı tasarımlarının satıldığı
Lunapark Shop'u göreceksiniz.
Yine sağ tarafta Lilipud butik ve biraz ilerde solda Takkunya değişik tasarım objelerin satıldığı özel yerler.
Bu arada mahallemizin kafesi niteliğindeki kafelerde dinlenip bir şeyler yiyip içebilirsiniz.
Sokağın sonuna doğru sağ tarafta farklı mimarisi ile Doğan Apartmanı'nı göreceksiniz.1895 yılında
 İtalyan mimari tarzında yapılan bina,üç yanı kapalı bir
 avluya bakmaktadır.Birçok ünlü ismin oturduğu bina İstanbul'un en prestijli binalarındandır.






   
                                                                             
 Galata Kulesi'ne çıkıp panaromik manzarayı
seyretmelisiniz.
Kulenin altındaki çay bahçesinde soluklanıp,
etraftaki kafelerde yemek yiyebilirsiniz.
Galata Otantik Shop,Yüksek Kaldırım Caddesi'nde değişik lambaların sergilendiği bir dükkan.Bakılmalı.

 Kuleden aşağıya doğru inerken,sol taraftaki
sokağın köşesindeki Nişantaşı Konak Pastanesi
devamı olan Konak Kafe'nin,özellikle sonbaharın bu güzel günlerinde terasından
muhteşem manzara seyredilmeli.Brunch,öğlen
yemeği ve pasta çeşitleri denenmeli.





 Özellikle gün batımı doyumsuz,gece 24.00 e kadar açık.Kafenin bulunduğu bina Galata'nın eski
binalarından girişe,merdivenlerine ve duvardaki resimlere dikkat.Yukardaki şömineli salon sizi
çok eskilere götürecek.360 Derece panaromik bir manzara ve sakin bir ortamda,kahve yudumlamak bence * fevkaladenin fevkinde*...


Sevgiyle kalın.....

18 Eylül 2013 Çarşamba

BEN VE BİZ....




Geçenlerde facebook'da okuduğum bir yazıyı çok beğendim ve onu sizlerle paylaşmak istiyorum.
''Afrika'da bir antropolog bir kabilenin çocuklarına bir oyun oynamayı önerir.Ağacın altına koyduğu meyvalara ilk ulaşanın ödülü o meyvaları yemek olacaktır.Oyun başlayınca  çocuklar elele tutuşarak koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber yemeye başlarlar.Neden böyle
yaptıkları sorulunca bu *ubuntu*derler.Bizim dilimizde *ben 'biz' olduğumuz için 'benim'
demektir  ve ilave ederler;nasıl diğerleri mutsuzken birimiz o ödülü yiyebilir?..''

Böyle bir düşünce tarzına sahip olmak ve bunu uygulamak ne güzel..Sadece ben kazanayım,her şey benim olmalı,karşımdakine bir şey kalmasın,daha fazlası,en fazlası benim olmalı gibi
düşünenlerin ne yazık ki çok olduğu bir dünyada yaşıyoruz.Sadece çalışmaya ve tüketmeye programlanmış,yarışan ve birbiriyle rekabet eden insanlar olduk maalesef.Gitgide birliktelikten
yalnızlığa geçiş yapıyoruz;kendimizden başkasını düşünmeyen,bencil insanlara dönüşüyoruz.Afrika'da ki bakir bir topluluk *ben* yerine *biz* i kabul ediyor;ya biz?..
Medeniyetin nimetlerinden faydalanırken,insanlığımızdan çok şeyler kaybettiğimize inanıyorum.








                                                     Sevgiyle kalın...

16 Eylül 2013 Pazartesi

GÜNLERDEN PAZARTESİ 53 AVCI



İyi haftalar ve güzel bir pazartesi günü dilerim herkese...
Gülümseyin ve gülümsetin...

*Avcının biri kahvede başlar desteksiz sallamaya.Yanında da söylediklerini makul hale çevirecek
bir şaklaban bulundurur.
''Bir geyik gördüm.Bi sıktım;kurşun ayağından girdi,kafasından çıktı.''
Millet isyanda,''Kardeşim,nasıl olur?Bu ayıp yav,bu kadarda sallanmaz.''diye.
Avcının yanında ki şaklaban konuşur:
''Durun,bende oradaydım.Geyik,kafasını ayağı ile kaşıyordu o sırada.
Şaklabanın söyledikleri avcının hoşuna gitmiş.Başlamış daha fazla atmaya..
''Bi kuşa sıktım.Bi gittim ki pişmiş,yanında sarımsağına kadar hazır bekliyor.''
Millet yine isyanda''Hadi be,daha neler?..''diye.
Avcı hemen şaklabana bakmış,dediğine destek versin diye.
Şaklaban,''Tamamdır abi, anladık.Sıktın.Hadi kurşunun harareti ile et pişti diyim de;nerden bulayım şimdi sana sarımsağı,o nereden çıktı??..''








                                   Sevgiyle kalın...

13 Eylül 2013 Cuma

BİLMECE BİLDİRMECE...


Geçenlerde okuduğum bir kitap beni çocukluğuma götürdü.Kitapta Halk Edebiyatı ile ilgili bölümde bilmecelerimiz Halk Edebiyatı'mızın bir türü olarak gösteriliyor;ve deniyor ki Bilmece:Bir şeyin adını anmadan vasıflarını üstü kapalı söyleyerek o şeyin ne olduğunu bulmayı dinleyene veya okuyana bırakmaktan ibaret olan eğlence,sözlü halk edebiyatı türüdür.*Anneannem bilmece sormayı pek severdi,yeni yeni bilmeceler öğrenir,sonra onları sorar;biz bilemeyince de keyiflenirdi.
Bu günler de artık farklı türde,daha çok yazmaya dayalı çok bilmece var ve artık bilmeceler kafa sporu sayılıyor.Ama ben yine de o kafiyeli,eğlenceli,zekaya dayalı sözlü bilmeceleri çok severim.
Yazacağım bilmecelerin cevapları sayfa sonunda,kendinizi deneyin bakalım kaçını bulabileceksiniz?...

1*Seğirttim tepeye,yular taktım sıpaya.

2*Biz bizidik,otuz iki kızıdık,kıran geldi kırıldık,hekim geldi dirildik.

3*Dedemin bir sarığı var,başıma dolarım dolarım bitmez.

4*Bir yorganım var,dünyayı örter,suyu örtmez.

5*Dağdan gelir taştan gelir,beş bıyıklı enişten gelir.

6*Altı taş,üstü taş ,içinde bin bir baş.

7*İstanbul'da bir tane,İzmir'de iki tane,Sivrihisar'da pek çok,Almanya'da hiç yok.

8*Tren gelir''is''diye,makinist vurur ''tan''diye,kömürcü anahtarı kaybetmiş,kondüktör bağırır''bul''diye.

9*Pat dedim,çat dedim,git kapının ardında yat dedim.

10*Bir ufacık mil taşı
      İçinde beyler aşı
      Pişirirsen aş olur
      Pişirmezsen kuş olur.


























1-Dikiş iğnesi
2-Diş
3-Yol
4-Kar
5-Muşmula
6-Hamam
7-''İ''harfi
8-İstanbul
9-Süpürge
10-Yumurta                


















kaynak:Türk Edebiyatı Tarihi-S.Kemal Karaalioğlu

11 Eylül 2013 Çarşamba

KADIKÖY'DE NELER YAPABİLİRSİNİZ???







 **Kadıköy Altıyol'dan Bahariye caddesine çıkarken sol tarafta Sanatçılar Sokağı'nı göreceksiniz.Küçük tasarım dükkanları,el sanatları stantları ve kafeler buranın her saat
hareketli olmasına neden oluyor.Küçük hediyelik eşyalar alabilir,kafelerde dinlenebilirsiniz.
 Ayrıca sokak boyunca biraz ilerlerseniz sol tarafta gençlerle her zaman dolu olan Nazım 
Hikmet kafesini göreceksiniz.Çeşitli etkinliklerinde olduğu bu yerde,ağaç gölgesinde
demli bir çay içip soluklanabilirsiniz.











                                                                                 **Meşhur Kadıköy Çarşı'sında ne ararsanız bulabilirsiniz.Resim gibi dizilmiş meyve ve sebzeler,canlı canlı balıkların sıralandığı balıkçılar,ciğerci ve kasaplar,peynir, zeytinin en 
güzelinin olduğu şarküteri dükkanları ve aralarda
taze balıkların piştiği balıkçı ve midyeciler.
Çarşının ortasındaki Kadı Nimet Balıkçısı'nı tavsiye ederim.Her zaman kalabalık olan bu yerde
yiyeceğiniz balığın,kalamar dolmanın tadı damağınızda kalacak.





 **Kadıköy Şifa Hastanesi'ni sağınıza aldığınızda bir sokak öncesi antikacı ve eski eşya satıcılarının bulunduğu
sokak vardır.''Eskiye rağbet olsa,bit pazarına nur yağardı''
sözünün gerçek olduğu bu günlerde bu sokakta güzel parçalar bulabilirsiniz.Ayrıca eski objeler,kitaplar ve plakların da adresi bu sokak.Antikaya meraklıysanız uzun saatler bu sokakta zaman geçireceğiniz kesindir.
Yorulduğunuzda,eski binaların alt katlarına yapılmış olan 
kafelerde dinlenmeyi unutmayın.









Kadiköy'de farklı bir gün geçirmek için
seçeneğiniz çok..Yazdıklarımda bu seçeneklerden bir kaçı..


Sevgiyle kalın...










                                                     



9 Eylül 2013 Pazartesi

GÜNLERDEN PAZARTESİ 52 DALKAVUK



Gülümsemek,bedava!..Düşünmeyin,gülümseyin..


***Eskiden konaklarda dalkavuk bulundurmak adetmiş.Konağın birinde bir gün bey demiş ki:
-Bir dalkavuk alacağım,filan gün imtihan var.
Sağa sola haber salınır.Derken o gün gelmiş,kapının önünde dalkavuk adayları sıra olmuşlar.Biri
içeri alınmış,bey sormuş:
-Sen dalkavuk musun?
-Evet,efendim.
-Ama sen dalkavuğa hiç benzemiyorsun.
-Olur mu efendim? Ben filan bey'in yanında bu kadar,fişmekan bey'in yanında da bu kadar sene
dalkavuk olarak çalıştım.
Bey:
-Olmadı,sen çık,demiş.
Derken ikinci,üçüncü...Adaylar gelmiş,konuysa hep aynı.Bey,dalkavuğunu bulamayınca düşünmeye başlamış ki,içeri biri girmiş.
Bey:
-Söyle bakalım sen dalkavuk musun?
-Evet efendim.
-Ama sen dalkavuğu hiç benzemiyorsun?
-Hayır,hiç benzemem efendim.
-Dur bakayım,birazda benziyorsun.
-Evet,efendim.Ben birazda dalkavuğa benzerim.
Bey,hemen konağa haber salmış.
-Tamam,ben dalkavuğumu buldum.






                                     Sevgiyle kalın....











kaynak:En güzel karışık fıkralar

6 Eylül 2013 Cuma

GÜLÜMSEMEK İSTERMİSİNİZ???..


Sık gülümser misiniz?Gülümsemek,insanı güzelleştirir,sizi daha aydınlık yapar,daha sık ve daha çok gülümsemeliyiz bence.Geçenlerde gelen esprili bir mail çok hoşuma gitti,dudağımdaki gülümseme kahkahaya döndü,işte beğeneceğinizi sandığım bu maili sizlerle paylaşmak istiyorum.


*İzdivaç programları çok ilginç,70 yaşındaki adam ''ben elektrik alamadım'' diyebiliyor.Sen nefes alabildiğine dua et..

*Psikologa gittim,sorunlarım var dedim.Hepimizin var geçer dedi.
Şimdi daha iyiyim.

*Eşofman takımı almaya gittim.Param yetmedi sadece altını aldım,üstü kalsın dedim.Havam oldu.

*Baba:Oğlum yeter artık, facebook dışında bir dünya daha var.
Oğul:Vallah mı?Linki yollasana.

*Bazen susmak en iyi cevaptır ama laf sokmak varken neden susayım ki.

*Doktor 3 ay ömrünüz kaldı deyince''Başhekimin yakınıyım''dedim.6 ay daha uzattı.İşi bilecen abi.

*Eczaneden çıkarken''tekrar bekleriz''lafı beddua değil de nedir abi.

*Bir erkeğin ne kadar tehlikeli olduğunu görmek için,maç izlerken kanalı değiştirmek yeterlidir.

*Bir kızla başbaşa film izlerken erkeklerin kafasında dönen diğer filmler 6 dalda Oscar alır.

*Otobüste arkaya doğru yürüyelim diyen adama ''yürümek isteseydik otobüse binmezdik''diyen
genci tebrik ediyorum.

*Sivrisinekleri anlamıyorum.Direk gel,sok ve git.Kulağıma gelip te ''nasıl soktum ama ha..ha..''
şeklinde vızıldamana ne gerek var.

*Hap yazma yutamam,şuruptan midem bulanır,iğneden de korkarım..diyen ergene''Muskamı
yazayım''diyen doktora saygılar..

*Arap kanalında maç dinliyorum.Spiker ne derse babaannem ''amin'' diyor.








                         Sevgiyle kalın...


4 Eylül 2013 Çarşamba

EFSANELERDEN... BAUKİS VE PHİLEMON



Günlerden bir gün Tanrı Zeus ile Hermes 2 yolcu görünümünde Frigya'yı dolaşmaya çıkarlar.
Dinlenmek istediklerinde hiç kimse onları kabul etmez,bütün kapılar yüzlerine kapanır.Sadece
küçük,sazdan yapılı fakir bir kulübenin sahibi olan bir yaşlı karı-koca onları içeri buyur eder.
Kadının adı Baukis,kocasının da Philemon'dur.Bu iki yaşlı ve fakir insan Tanrılara ellerinde olan bütün imkanlarla sofra kurar ve onları doyururlar.Bir ara dışarı baktıklarında suyun sel olup her yeri kapladığını görürler.Her yer suların altında kalarak yok olmuştur.Su yalnız onların kulübesini esirgeyerek bütün bölgeyi kaplamıştır.Ve küçük kulübe de bir tapınağa dönüşür.
Zeus onlara dileklerini sorar.Onlar da''tapınağın bekçisi olmak ve ömürleri sona erdiğinde beraber ölmek isterler.''
Ve günün birinde ecel gelince,Baukis Philemon'un yaprakla donandığını görür,Philemon'da
Baukis'i örten yaprakları görür.Gövdeleri aynı dalları farklı yanyana kökleri toprağın derinlerine inen iki ağaç,çınar ve ıhlamur ağacı olurlar.








Sevgiyle kalın...
















Kaynak:Yunan ve Roma Mitolojisi

2 Eylül 2013 Pazartesi

GÜNLERDEN PAZARTESİ 51 AH!..ŞU YARAMAZLAR...



Mevsimlerden sonbahar,aylardan eylül..Herkes için mutlu bir pazartesi ve iyi bir hafta olsun..
Ve haftalık gülümsemeler..

***Bir gün Ali annesinden çekiç ister.
Annesi:''Olmaz oğulum,çekici eline vurursun.''der.
Ali de:Hiç merak etme,vurmam anne.Çiviyi kardeşim tutacak!..''der.


***Amcası,Murat'a sordu:
-Sınıfta en çok sevdiğin arkadaşınız kim?..
-Ahmet,amcacığım.Geçen ders yılı,bütün sınıfa grip yaydı.Bu sayede 20 gün okula gitmeyip tatil
yaptık!..


***Öğretmen,Hayat Bilgisi dersinde,bulutların yer yüzündeki suların buharlaşmasından
oluştuğunu uzun uzun anlattıktan sonra,ön sıralarda oturan öğrencilerden birine şu soruyu sordu:
-Söyle bakalım oğlum,kara bulutlar neden olur?
Çocuk düşündü,yutkundu,bir şey diyemedi.
Onun yanında oturan küçük kız çocuğu,parmak kaldırarak şu cevabı verdi:
-Kirli sulardan olur öğretmenim!...


***-Beni ne kadar seviyorsun abi?
-Dünyalar kadar!..
Çocuk üzüldü,suratı asıldı.Ağabeyi sordu:
-Neden üzüldün kardeşim?
-Geçen gün babam,''Bu dünya beş para etmez.''demişti de...


***Öğretmen,öğrencilere yıldızlarla ilgili bilgi verdikten sonra Ayşe'ye:
''Bildiğin yıldızları sayar mısın?''dedi.
Ayşe saymaya başladı:''Pop yıldızları,spor yıldızları,sinema yıldızları...''






                                                         Sevgiyle kalın...

















kaynak:En Güzel Çocuk Fıkraları